top of page

Devrim Bir Parti Meselesi Değildir (Otto Rühle, 1920)



I


Parlamentarizm burjuvazinin egemenliğiyle ortaya çıkmıştır. Siyasi partiler de parlamento sayesinde ortaya çıkmıştır.


Parlamentolarda burjuva dönemi kraliyet ve soylulukla ilk çekişmelerinin tarihsel arenasını buldu. Kendisini politik olarak örgütledi ve yasamaya kapitalizmin ihtiyaçlarına karşılık gelen bir form verdi. Ancak kapitalizm homojen değildir. Burjuvazi içindeki çeşitli katmanlar ve çıkar gruplarının her biri farklı talepler geliştirmiştir. Bu talepleri başarılı bir sonuca ulaştırmak için temsilcilerini ve eylemcilerini parlamentolara gönderen partiler oluşturuldu. Parlamento ilk olarak yasama gücü için ancak daha sonrasına parlamenter sistem çerçevesinde hükümet güçü için bir forum, bütün ekonomik ve politik mücadeleler için bir mekan, haline geldi. Fakat parlamenter mücadeleler partiler arası mücadeleler olarak, sadece lafların savaşıdır. Programlar, gazetecilik polemikleri, broşürler, toplantı raporları, kararlar, parlamento tartışmaları, kararlar- hiçbiri laftan başka bir şey değil. Parlamento zaman geçtikçe artacak şekilde bir laf dükkanına dönüştü. Ancak başından beri partiler sadece seçime hazırlanmak için kullanılan makinelerdi. Onların başlangıçta “seçim birlikleri” olarak adlandırılmaları tesadüf değildir.

Burjuvazi, parlamentarizm ve siyasi partiler karşılıklı olarak birbirini şartlandırdılar. Her biri diğerleri için gereklidir. Hiçbiri, diğerleri olmadan düşünülemez. Onlar burjuva sisteminin, burjuva kapitalist sisteminin siyasi fizyonomisini gösteriyorlar.


II


1848 devrimi başarısız olmuştu. Ancak burjuva döneminin ideali olan demokratik devlet kuruldu. Doğası gereği iktidarsız ve zayıf yürekli olan burjuvazi, hiçbir güç sağlamadı ve mücadelede bu ideali gerçekleştirme arzusu göstermedi. Taç ve soyluluğun altında sıkıştı, kitleleri ekonomik olarak sömürme hakkıyla yetindi ve böylece parlamentarizmi bir parodiye indirgedi.


Böylece işçi sınıfı ihtiyaçlarını karşılamak için meclise temsilciler gönderdi. Bunlar demokratik talepleri burjuvazinin hain elinden aldılar. Burjuvaziye karşı aktif propaganda yürüttüler. Kendilerine yasal haklar edinmeye çalıştılar. Sosyal-Demokrasi bu amaçları asgari bir demokratik programa indirgedi: burjuva dönemine uyarlanmış acil ve pratik talepler programı. Sosyal- Demokrasinin parlamento etkinliğinde bu program etkili oldu. Ayrıca sosyal-demokrasiye, liberal-burjuva biçiminde bir demokrasinin inşası ve mükemmelleştirilmesi yoluyla, hem işçi sınıfı hem de kendi politik faaliyeti için yasallaştırılmış bir manevra alanının avantajlarını elde etme kaygısı hakimdi.


Wilhelm Liebknecht parlamentoya girmemeyi önerdiğinde tarihsel durumu yanlış tahlil etmişti. Sosyal-Demokratlar siyasi parti olarak etkili olmak istiyordu iseler, parlamentoya girmeleri şarttı. Politik olarak hareket etmesinin ve gelişmesinin başka bir yolu yoktu.


Sendikalistler parlamentarizmden uzaklaştıklarında ve parlamentarizm karşıtı söylemlerde bulunduklarında, parlamentarizmin artan boşluğu ve bozulmasının takdir edilmesinden onur duydular. Ancak pratikte Sosyal-Demokrasiden imkansız bir şey talep ettiler: tarihsel duruma aykırı bir pozisyon almaması ve kendisini feshetmesi. Bu görüşe dayanamadılar ve bir siyasi bir parti olarak meclise girmek zorunda kaldılar.


III


KPD aynı zamanda Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ve Bağımsız Sosyal-Demokratlar (USPD) gibi bir politik parti, tarihsel anlamda bir parti, haline geldi.


Liderler ilk sözü söylerler. Onlar konuşurlar, söz verirler, ikna ederler ve komuta ederler. Kitleler, bir araya geldiklerinde bir oldu bitti ile karşı karşıya kalırlar. Kademe halinde sıraya girmeli ve adım adım yürümeliler. İnanmak, sessiz olmak ve para ödemek zorundalar. Emirler almak ve yerine getirmek zorundalar. Ve oy vermek zorundalar.


Liderleri meclise girmek istiyor. Onları seçmek zorundalar. Kitleler sessiz, itaatkar ve pasif kalırken, liderler parlamentodaki politikaya karar verirler.


KPD de siyasi bir parti haline geldi. KPD de parlamentoya girmek istiyor. KPD yönetimi, kitlelere onu yok etmek için parlamentoya girmek istediğini söylerken yalan söylüyordu. Mecliste olumlu bir çalışma yapmak istemediğini garanti ettiğinde yalan söylüyordu. KPD parlamentoyu yok edemeyecek ve zaten yok etmeyi istemiyor! KPD, parlamentoda “olumlu çalışma” yapacak buna zorunlu ve bunu istiyor!

KPD diğer tüm partiler gibi bir parlamenter parti haline geldi. Bir uzlaşma, oportünizm, eleştiri, kelimelerin mücadelesi partisi. Devrimci olmayı bırakan bir parti.


IV


Bir düşünelim:


KPD parlamentoya girdi. Sendikaları tanıdı. Demokratik anayasa önünde eğildi. Yönetici güçlerle barıştı. Kendini gerçek güç ilişkileri alanına yerleştirdi. Ulusal ve kapitalist yeniden yapılanma çalışmalarında yer aldı.


Bu durumda KPD’nin USPD’den farkı nedir? Bu kavramları reddetmek yerine eleştiriyor. Devrimi yapmak yerine muhalefet görevi görüyor. Eyleme geçmek yerine pazarlık yapıyor. Mücadele etmek yerine sohbet ediyor. Bu yüzden KPD, devrimci bir örgüt olmaktan çıkmıştır.


KPD sosyal-demokrat bir parti haline geldi. Sadece birkaç küçük fark onları Schiedemanncılar (SPD) ve Däumigcilerden (USPD) ayırıyor. İşte onların sonu böyle olmuştur.


V


Kitlelerin bu durumdaki tesellileri bir muhalefetin varlığı olmuştu. Ancak bu muhalefet karşı devrimden kopamamış bir muhalefettir. Ne yapabilirdi ki? Ne yaptı? Siyasi bir örgütü oluşturdu ve birleştirdi. Bu gerekli miydi?


Devrimci bir bakış açısından, politik olarak olgun, devrimci olarak belirlenmiş ve aktif unsurlar, devrimin falanksını oluşturma görevine sahiptir. Bu görevi yalnızca falanks olarak, yani kapalı bir formasyonda gerçekleştirebilirsiniz. Onlar yeni devrimci proletaryanın seçkinleridir.


Organizasyonlarının sağlam karakteri ile güç kazanırlar ve karar verme yetileri daha çok önem kazanır. Onlar kararsız ve şaşkın bireylerle aktif bir irade göstererek kendilerini proletaryanın öncüsü olarak gösterirler. Önemli anlarda bütün aktivitelerin manyetik merkezini oluştururlar. Onlar siyasi bir organizasyondur, ancak geleneksel anlamda politik bir parti değildir.


Komünist İşçi Partisi’nin (KAPD) unvanı maalesef dün hayatta olan ve bugün modası geçmiş kitlelerin politik ideolojisinden bir sünger gibi silinemeyen bir geleneğin kalıntısı. Ancak bu son kalıntı da kaldırılacak.


Devrimin ön cephesinde komünistlerin örgütlenmesi, KPD’nin gidişatını takip eden olağan bir parti olmamalıdır.


Partilerin kuruluş dönemi sona erdi, çünkü genel olarak siyasi partilerin dönemi sona erdi. KPD son partidir. Onun iflası en utanç verici, sonu haysiyetten veya şereften yoksun olandı. Peki muhalefet ne olacak? Peki devrim ne olacak?


VI


Devrim bir parti meselesi değildir. Üç sosyal-demokrat parti de (SPD, USPD, KPD) devrimi kendi parti meseleleri olarak görecek ve devrimi parti hedefleri ilan edecek kadar aptaldır. Devrim, proletaryanın bütününün iktisadi ve siyasi meselesidir. Sadece bir sınıf olarak proletarya devrimi başarıya taşıyabilir. Bunun dışındaki her şey hurafeler, demagogluklar ve siyasi aldatmacalardan ibarettir. Proletarya bir sınıf olarak düşünülmelidir ve onun devrimci mücadele uğruna gerçekleştirdiği faaliyetler mümkün olan en geniş temelde ve en kapsayıcı çerçevede açığa çıkarılmalıdır.


Bu sebeptendir ki devrimci savaşıma hazır olan bütün proleterler, siyasi arka planları veya bu işe alınma esasları ne olursa olsun, iş yerlerinde devrimci fabrika örgütlerinde bir araya gelmelidirler. Bu tarz gruplar da Genel İşçi Sendikası (AAU) çerçevesinde birleştirilmelidir.


Sözü geçen AAU ne ayrım gözetmez, ne bir sebze çorbası gibi karmakarışık, ne de rastgele bir karışımdır. O; devrimci çalışmaya hazır olan, kendilerini sınıf mücadelesine, konsey sistemine ve proletarya diktatörlüğüne adayan bütün proleter elementlerin yeniden örgütlenmesidir.


Bu Genel İşçi Sendikası, fabrikalarda kök salar, kendini sanayi dallarında tabanda federal, tepede de işçi temsilcileri ile, tabandan tepeye inşa eder. Tabandan, çalışan kitlelerden yukarıya doğru baskı uygular. Proletaryanın ihtiyaçlarına göre inşa edilmiştir; proletaryanın eti ve kanıdır; onu hareket ettiren güç kitlelerin eylemidir; ruhu devrimin yanan nefesidir. Bazı liderlerin yaratısı değildir.

Kurnazca üzerinde oynanmış bir yapı değildir. Ne bir sendikadır, ne de parlamenter gevezeliklerin ve ücretli kodamanların partisidir. Devrimci proletaryanın kendisidir.


VII


Öyleyse KAPD ne yapacak?


Devrimci fabrika örgütlenmeleri oluşturacak. Genel İşçi Sendikası’nı yaygınlaştıracak. Fabrika fabrika, dal dal devrimci kitleleri örgütleyecek. Kararlı mücadelenin gücüyle birlikte, şiddetli hücuma hazırlıklı olacaklar, ta ki kapitalizmin çökerken ortaya çıkardığı son direnişin üstesinden gelininceye kadar.


Savaşan kitleleri kendi güçlerine olan güven ile, bu güvenin onları hırslı ve hain liderlerden kurtaracağının garantisiyle etkileyecek.


Bu Genel İşçi Sendikası’ndan hareketle, fabrikalardan başlayarak, sonra kendisini iktisadi bölgelerde yayarak ve en sonunda ülkenin her yerine yerleşerek bir komünist hareket, diğer bir değişle, ilk defa artık parti değil de komünist olan yeni bir komünist “parti” ortaya çıkacak! Devrimin kalbi ve beyni!


VIII


Bu süreci somut bir şekilde gösterelim:


Bir fabrikada 200 adam var. Bazıları AAU’ya üyedir ve onun adına ajitasyon yürütütler, başta başarısızca. Ancak ilk mücadele sırasında sendikalar doğal olarak pes eder ve eski bağlar kopar. Yaklaşık 100 kişi AAU’ya geçer. Bunlar arasında 20 komünist vardır, diğerleri de USPD'den olanlar, sendikalistler ve örgütsüz olanlardır. Başlangıçta, en çok USPD güven verir. Politikaları, fabrikada yürütülen mücadelelerin taktiklerine hâkimdir. Ancak yavaş ama emin adımlarla, USPD’nin siyasetinin yanlış olduğu, devrimci olmadığı kanıtlanır. İşçilerin USPD’ye duydukları güven azalır. Komünistlerin politikası teyit edilir. 20 komünist önce 50, sonra 100 ve daha da fazla olur. Çok geçmeden komünist grup, devrimci mücadelenin önünde AAU’nun taktiklerini belirleyerek, tüm fabrikaya politik olarak egemen olur. Bu hem küçük ölçekte hem de büyük ölçekte böyledir. Komünist politika fabrikadan fabrikaya, ekonomik bölgeden ekonomik bölgeye kök salar. Onlar gerçeğe taşınır, hakimiyeti ele alırlar, hem kafa hem beden, yol gösterici prensip olurlar.


Konsey sistemindeki yeni komünist hareket, fabrikalardaki bu tür komünist gruplardan, ekonomik bölgelerdeki komünistlerin kitlesel bölümlerinden meydana gelecektir. Sendikaları “devrimcileştirmeye” ya da “yeniden yapılandırmaya” gelince: Ne kadar zaman alır bu? Birkaç sene? Birkaç düzine yıl mı? Belki de 1926’ya dek. Her ne olursa olsun amaç, 7 milyon üyesi olan merkezi sendikanın devasa kitlesini parçalara ayırmak, onları yerleştirmek ve başka bir biçimde yeniden inşa etmek değil.


Amaç, toplumsal üretim süreci için endüstrinin komuta kollarını ele geçirmek ve böylece gücü devrimci savaşta kararlı bir şekilde taşımak, devrimci mücadeledeki karar için belirleyici olan alanlara sahip olmaktır.


Olgun bir durumda, tek bir örgütün kararlı eyleminin etkisi, genel bir grevin toplam etkisini geçer. Fabrikanın Davut’u sendika bürokrasisinin Golyat'ını yenebilir.


IX


KPD Almanya’daki komünist hareketin bir bileşeni olmaktan çıkmıştır. Marx, Lenin ve Radek hakkındaki gürültülü iddialarına rağmen, karşı-devrimci birleşik cephenin en son üyesini oluşturur yalnızca. Pek yakında kendisini tamamen "sosyalist” işçi hükümetinin birleşik bir cephesi olarak SPD ve USP'nin dost canlısı yol arkadaşı olarak takdim edecektir. İşçilere kıyan cani partilere karşı “sadık ” bir muhalefet olma güvencesi bunun bir aşamasıdır. Ebert'lerin ve Kautsky'lerin devrimci imhasını kötülemek, zaten onlarla çekingence ittifak kurmaktır.


Ebert – Kautsky – Levi. Kapitalizmin son aşaması, Alman burjuvazisinin son politik kurtarılışı olan bir aşama.


Ayrıca partilerin, partilerin siyasetinin, partilerin aldatmacasının ve ihanetin sonu.


KAPD, Genel İşçi Birliğinde yeniden toplanan devrimci fabrika örgütleri, devrimci konseyler, devrimci konseylerin kongresi, devrimci konseylerin hükümeti, konseylerin komünist diktatörlüğü için yeni bir başlangıçtır.


bottom of page